AKDENİZYURTİÇİ GEZİLERİ

Antakya Gezi Rehberi – Antakya Gezilecek Yerler

Antakya Gezisi

Antakya Gezi Rehberi yazımıza hepiniz ilk olarak hoş geldiniz. Coğrafi olarak geniş bir ülkede yaşamanın avantajları en çok memleket içinde uzak noktalara yapılan seyahatlerdeki kültürel değişimlerle ortaya çıkıyor. Antakya’ya ulaştığınızda, ilkokuldayken Türkiye haritasının altında gördüğünüz ve anlam veremediğiniz o garip uzantının aslında ne kadar farklı, ilginç ve keyifli olduğunu anlıyorsunuz.

Antakya1
Antakya1

Antakya Tarihi

Antakya Gezilecek yerler arasında en önemli yerler kuşkusuz Antakya tarihini anlatan kültürel yapılardan geçiyor. Antakya tarih boyunca çok önemli bir şehir olmuş ve farklı kültürlere ev sahipliği yapmış. Şehirde yaşayan insanlar şehrin tarihi ve kültürel önemiyle ilgili baya bilinçliler. Şehirde son zamanlarda görülen turistik yoğunluktan oldukça memnunlar. 

Ancak şehirde daha yapılacak çok şeyin olduğunun da farkındalar. Şehrin eski kısmı belediye tarafından sit alanı ilan edilmiş ama çok şaşırtıcı bir biçimde kendi çabalarıyla çeşitli restorasyon ve onarım işleri yapmak isteyen mal sakinleri belediye tarafından engellenmiş. Öte yandan belediye sit alanı ilan ettiği yerlerde bu çalışmalara izin vermemesine rağmen kendisi de hiçbir çaba göstermemiş. 

Bu nedenle şehir merkezinde birçok eski Antakya evi çökme tehlikesi yaşıyormuş. Bu konuda belediyenin bahanesiyse ödenek olmamasıymış. Hatta Antakya’daki en önemli cami olan ve Kuran’da yer alan Habib-i Neccar cami bile Vatikan’dan gelen fon sayesinde onarılmış ve bugünkü haline getirilmiş.

Antakyalılar göz göre göre böyle davranılmasına anlam veremiyorlar. DSİ tarafından 1972’de anlamsızca yıkılan Roma döneminden kalma taş köprü ile ilgili konuşurken hala üzülen birçok Antakyalının olduğunu söylersem, herhalde şehir sakinlerinin duyarlılıkları ile ilgili bir fikriniz oluşabilir. 

Köprüden bahsetmişken Lübnan’dan doğan Asi Nehrinin güneyden kuzeye doğru ters akmasından dolayı “Asi” olarak isimlendirilmiş olduğu söyleniyor. Şehrin sembollerinden olan Asi Nehriyle ilgili de belediyenin tek yaptığı nehir üstüne estetikten yoksun köprüler inşa etmek. Maalesef nehir çok kirli ve çevredeki birçok atık nehre veriliyor.

Açıkçası Antakya tam anlamıyla Arap kültürünün hüküm sürdüğü bir yer. Birçok kişi günlük yaşamında kendi arasında Arapça konuşuyor. Bazı dükkanların tabelası hem Arapça hem Türkçe yazılmış. Sokaklarda birçok Suriye plakalı araca rastlayabiliyorsunuz. 

Suriye ile olan coğrafi yakınlık ülkede yaşanan iç savaşında doğrudan şehre yansımasına neden olmuş. Şehre yerleşen kaçak Suriyeliler sosyolojik ve ekonomik olarak şehirde ciddi sorunlara neden olmuş. Antakya’nın alametifarikalarından biri olan yemekler ise Ortadoğu’nun tüm etkilerini taşıyor.

Antakya Gezi Rehberi
Antakya Gezi Rehberi

Antakya’daki insanlar hoşgörü kavramının içini doldurmak konusunda oldukça başarılılar. Herkes birbirine çok saygılı. Bir sorun yada herhangi bir ters durumda oldukça yardımseverler ve size sanki ailelerinden biriymiş gibi davranıyorlar. 

Açıkçası birçok büyük şehre göre insanlar çok daha medeniler. Özellikle kadınlara bakış açısı birçok yöreye göre çok farklı. Çalışma hayatında ise yadsınamayacak kadar kadın çalışan oranı yüksek. Özetle kimse kimseyi rahatsız etmiyor.Ancak Suriyelilerin şehre yerleşmesiyle bu tavrın biraz daha eksildiğini belirtmek lazım.

Şehir genel olarak çok ucuz. Hele büyük kentlerden burayı ziyaret ediyorsanız fiyatlar bazen komik kalıyor. Antakya’da ulaşım ufak otobüsler ve minibüsler ile sağlanıyor. Ama şehrin içinde gezerken bunları kullanmanıza hiç gerek yok. Yürüyerek her yeri gezebilmeniz mümkün. Çevredeki yerlere ulaşmak için ihtiyaç duyacağınız otobüs ve minibüsler oldukça iyi işliyorlar Bu duruma rağmen özellikle iş çıkışı saatleri şehir merkezinde metropolleri aratmayan bir trafik sıkışıklığı oluyor.

Antakya Gezilecek Yerler

 

Antakya özellikle dinler tarihine ilgi duyanların başını döndürecek kadar zengin bir kent. Şehir merkezinde irili ufaklı birçok ibadethane var. Şehrin ana kavşak noktası olan Köprübaşı’ndan kısa bir yürüyüşle Kurtuluş Caddesine ulaşabilirsiniz. 

Bu cadde ile Asi nehrinin arasındaki bölge şehrin en eski kesimi. Kurtuluş Caddesinin geçmişi ilk çağlara kadar dayanıyor. Romalılar döneminde İmparatorluğun en uzun caddesiymiş ve caddedeki sütunlara geceleri meşaleler yerleştirilerek aydınlatılırmış. 

Bazı kaynaklar dünyadaki aydınlatılan ilk caddenin burası olduğunu söylemekteler. Cadde şu sıralar eski günlerini mumla arıyor. Özellikle yukarıda bahsettiğim nedenlerden dolayı cadde üzerindeki eski ve orijinal Antakya evleri çökme tehlikesi taşıyor. Camları kırık, çatıları bakımsız, boyaları dökülmüş evler iyi bir restorasyon çalışmasıyla muhteşem hale gelerek caddenin çehresini değiştirebilir. 

Kurtuluş Caddesi Anadolu’daki ilk cami olan Habib-i Neccar Camisine ev sahipliği yapıyor. Sade bir cami olan Habib-i Neccar sadece Müslümanlar için değil Hristiyan dünyası için de büyük önem taşıyor. Caminin yakınlarında Antakya Katolik kilisesini de ziyaret edebilirsiniz. Dar sokaktan girilen kilisenin bahçesine girdiğinizde gerçekten bambaşka bir yere gelmiş gibi hissediyorsunuz. 

Daha sonra yine Kurtuluş Caddesi üzerindeki Affan Kahvesine doğru ilerleyebilirsiniz. Affan Kahvesi 3 kuşaktır aynı aile tarafından işletilen ve sandalyeleri bile 75-80 senelik olan tipik bir Anadolu kahvesi. Arka kısmında ise hiç tahmin edemediğiniz harika bir avluya sahip. Özellikle sıcak günlerde iyi bir kaçış noktası olan bu avluda mutlaka Haytalı isimli tatlının tadına bakın.

Antakya Affan Kahvesi

 
Antakya Affan Kahvesi
Antakya Affan Kahvesi

Eski şehirde gezerken ziyaret etmeniz gereken başka bir yer Uzunçarşı. Antakyanın hala en canlı ve kalabalık yerlerinden biri olan Uzunçarşı adından da anlaşılacağı üzere çok büyük bir alışveriş alanı. İçerisinde her şey satılıyor. 

Özellikle baharatçıların olduğu kısım ilginizi çekebilir. Tarih boyunca önemli bir ticaret merkezi olan çarşı hala eski günlerdeki gibi şehrin en renkli yerlerinden biri. Yine eski şehir kısmında Mimar Sinan’ın eseri olan Yeni Hamamı ziyaret edebilirsiniz. Şehrin en eski hamamında sabahtan öğlene kadar erkeklere, öğleden sonra ise kadınlara hizmet veriliyor. Ayrıca yıkanmasanız bile hamamı gezmenize izin veriliyor.

Papa tarafından Hristiyan dünyası için 1963 yılında hac yeri olarak ilan edilen Saint Pierre Kilisesi şehrin biraz dışında bulunuyor. Köprübaşında 2 yada 15 numaraları belediye otobüsleriyle ve indikten sonra 10 dakikalık bir yürüyüşle ulaşabileceğiniz kilise Hristiyanların ilk kilisesi. 

Bu nedenle özellikle yabancı turistler buraya büyük ilgi gösteriyorlar. Ancak manevi değeri dışında pek bir şey barındırmıyor. İçerisinde mermer bir masa, yerde birkaç mozaik, Romalılardan kaçmak için kullanılan mağaranın girişi ve kutsal olduğuna inanılan bir su kaynağı var. Otobüsten sonra kiliseye yürürken dağda kilisenin hemen üst kısımlarında Yunan mitolojisindeki Kayıkçı Kharon’un büyük bir kabartmasını görebilirsiniz. Hatta kilisenin yanında bu kabartmaya doğru çıkan bir patika mevcut. Bu kabartmanın şehirdeki büyük veba salgınını engellemek için yapıldığı sanılıyor.

Antakya Mozaik Müzesi

 
Antakya Mozaik Müzesi
Antakya Mozaik Müzesi

Antakya dünyanın en büyük 2. mozaik müzesinin sahibi. Ancak müzenin durumu pek parlak değil. Öncelikle müze binası güzel bir bina olmasına rağmen çok bakımsız. Eserlerin birçoğunun ismi bile okunamıyor. Birçok insanın söylediği kadarıyla müzedeki yer sorunu nedeniyle depolarda birçok önemli eser varmış ve Antakya çevresinde bulunan yeni eserler toprağa geri gömülüyormuş. 

Açıkçası Louvre müzesinde Antakya’dan kaçırılan muhteşem mozaiklerin saklama ve sergilenme şartlarını gördükten sonra içim acımıştı. Ancak Antakya Arkeoloji Müzesini ziyaret ettikten sonra belki de o eserlerin kaçırılmaları insanlara sunulabilmesi için daha iyi olmuş diye düşündüm. Müze içerisinde sadece mozaikler değil özellikle Hititler ve Romalılar döneminden kalan önemli eserler mevcut. Özellikle sikkelerin sergilendiği kısım ve Hitit Aslanları görülmeye değer.

Şehir merkezi dışında da ziyaret edilebilecek yerler çok fazla. Kurtuluş Caddesinden geçen minibüslerle ulaşabileceğiniz Harbiye, Romalılar döneminde çok önemli bir sayfiye yeriymiş. Zaten Antakya Müzesindeki birçok mozaiğin bu bölgeden çıkartılmış olması ve yapılan kazılar bu bölgenin çok zengin ve önemli bir yerleşim birimi olduğunu anlatıyor. 

Mitolojide Daphne’nin ağaca dönüştüğü yer olan Harbiye, defne ağaçları ve keyifli şelalesiyle çok hoş bir kaçış yeri. Öte yandan Harbiye ilçesi Osmanlı döneminden beri çok önemli bir ipek üretim merkezi. Hala el tezgahlarında üretilen ipek ürünleri dünyanın birçok yerine ihraç ediliyor. Harbiye’de ziyaret edebileceğiniz bir başka adres ise çevreden çıkarılan volkanik taşları süsleyen Abdullah Özalp. Ürgen Caddesindeki atölyesinde hem taşları nasıl işlediğini görebilir hem de hatıra için bir şeyler alabilirsiniz.

Şehir dışındaki ziyaret edebileceğiniz başka bir yer ise Çevlik köyü. Bu köye Antakya’dan Samandağ minibüsleri ve ardından Samandağ’dan kalkan Çevlik minibüsleri ile ulaşabilirsiniz. Türkiye’nin en uzun 2. kumsalına sahip olan Çevlik küçük bir balıkçı köyü. Antakya ilk kurulduğu dönemde aslında bu yöre civarına kurulmuş ancak düşman saldırılarına çok müsait olabilmesi nedeniyle daha içeriye taşınmış. Çevlik’te dönemin mimari harikası olan Titus Tüneli ve Beşikli Mağarayı ziyaret edebilirsiniz. Beşikli mağara, kaya mezarlarına yöre halkı tarafından verilen isim.

Antakya Ne Yenir? Ne İçilir?

 Antakya yemek kültürü konusunda muazzam bir genişliğe sahip. Anadolu ve Ortadoğu mutfağının muhteşem bir sentezi olan Antakya mutfağı tarih boyunca şehirde kurulan farklı medeniyetler ile zenginliğine zenginlik katmış. Sayılamayacak kadar fazla olan yemeklerden en öne çıkanları oruk, humus, aşur, kaytaz böreği, babagannuç, kağıt kebabı, mumbar, yoğurt aşı, tepsi kebabı, muhammara, maklube. 

Tatlı konusunda ise Antakya’nın bir künefe cenneti olduğunu söylemek yanlış olmaz. Künefeciler tuzsuz çökelek ve yağın künefenin lezzetindeki en önemli unsurlar olduğunu söylüyorlar. Şehirde birçok restoran var ancak benim tavsiyem Anadolu Restoran ve Sultan Sofrası. Bu iki restoranda yöresel yemekleri oldukça uygun fiyatlara yiyebilirsiniz. Dönerci Tacettin Usta’da şehirde mutlaka uğranması gereken bir adres.

Ayrıca kirece yatırdıkları kabaklar ile yaptıkları kabak tatlısını da deneyebilirsiniz. Köprübaşı’nda ki Köprübaşı Tatlıcısı bu konuda iyi bir adres. Ayrıca Harbiye’de dürüm kebaplar oldukça lezzetli. Özelikle Ürgen Caddesindeki kebapçılar bu konuda çok başarılı. Belirtmek gerekir ki yemeklerin büyük bir kısmında acı kullanılmakta. 

Bu nedenle dikkatli olmanızı tavsiye ederim. Unutmayın ki acı 2 kere yakar. Şehirdeki baklavacılar da oldukça başarılı. Antakya’nın birçok yerinde şubeleri olan Baklavacı Emmoğlu özellikle fıstıklı çeşitlerde çok başarılı. Ancak bana göre Antakya’da unutulmayacak en başarılı yiyecek Haytalı idi. Affan Kahvesinde yiyebileceğiniz bu tatlı, altında muhallebi, üstünde gül şurubu ve dondurma ile servis ediliyor. Tek kelimeyle muhteşem bir lezzet.

Antakya Konaklama

Antakya şehir merkezinde birçok otel var. Ancak Anadolu’daki şehirlere göre biraz daha pahalılar. Size önerim fiyatları oldukça uygun ve temiz olan Antakya Öğretmenevi. Burada kalmanız için öğretmen olmanıza gerek de yok. Şehre ilkbahar ve yaz aylarında daha çok turist geldiği için bu dönemlerde önceden hareket etmek daha iyi olabilir.

4 Yorum

  1. memleketim memleketim güzel memleketim. çok güzel bir yazı olmuş emeğinize sağlık

  2. en kısa zamanda bölgeyi tekrar ziyaret etmeyi düşünüyorum. tavsiyeleriniz için teşekkür ederim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu