Kapadokya gezi turu yazımıza hoş geldiniz. Kendimizi bir haftasonu için planlıyoruz. Cuma akşamı İstanbul’dan bindiğimiz otobüsle Nevşehir’in Ürgüp ilçesine varıyoruz. UNESCO Dünya Miras Listesi’nde bulunan Kapadokya hem tarihi hem de doğal güzellikleriyle insanları kendine çekiyor.
Bu içerikte neler var?
Kapadokya Gezi Turu
Altmış milyon yıl önce bölgedeki yanardağların püskürttüğü lavların zamanla rüzgar ve yağmur ile aşındırılmasıyla oluşmuş bir yer Kapadokya. Peribacası denilen yapılar bu aşındırma sonucu oluşmuş. Tarihten günümüze çeşitli uygarlıkların egemenliğine giren Kapadokya, Perslerin dilinde Güzel Atlar Ülkesi anlamına geliyor.
MS 3. yüzyılda bölgeye gelen Hristiyanlar burada yaşamaya başlamış ancak Roma’nın Hristiyanlar üzerindeki baskısı artınca Roma askerlerinden korunmak için insanlar yeri kazıp korunaklı yeraltı şehirlerini oluşturmuşlar.
Bu yeraltı şehirlerinin çoğu günümüze kadar gelebilmiş ve yörede en çok ilgi gören yapılar.
Derinkuyu, Kaymaklı, Özkonak, Mazı bu yeraltı şehirlerinden bazıları. Yeraltı şehirlerinin bir kısmı göçme tehlikesi olduğu için Turizm Bakanlığı tarafından ziyarete kapatılmış durumda.
Bu şehirlerden bir kaçını geziyoruz. Yerin metrelerce aşağısına uzanan bu sığınaklara inip geçmişteki insanların hayatlarını anlamaya çalışıyoruz. Buralara neden şehir denildiğini içine girince anlıyorsunuz. Şehirler 7-8 kattan oluşuyor ve içinde sokaklar, evler ve hatta kiliseler bile mevcut.
Metrelerce aşağıya inmemize rağmen içerideki hava sıcaklığı sabit ve doğal havalandırma sistemi sayesinde yeterince temiz hava mevcut.
Kapadokya Tam Bir Yeraltı Şehri
Kapadokya bölgesinde gezebileceğiniz bir çok yeraltı şehri, manastır, kilise ve şapel mevcut. Dini eğitim verilern manastırların en yoğun olduğu bölge Göreme Açık Hava Müzesi’nde yer alıyor.
Burada görebileceğiniz hemen her kaya bir kilise ya da manastır. Kilise ve manastırların duvarlarında İncil’den bölümler ve Hz. İsa’nın hayatı ile ilgili tasvirler fresk şeklinde bulunmakta. Bu fresklerdeki insan tasvirlerinin hemen hepsinin gözlerinin bazı insanlar tarafından oyulması çok üzücü.
Hristiyanlar ve Müslümanlar burada geçmişte beraber yaşamışlar. Ancak Kapadokya’daki son Hıristiyanlar 1924 yılında buradan göç etmişler.
İçinde hala insanların ikamet ettiği kayalara oyulmuş evler ve peribacalarının en yoğun olduğu bölge olan Zelve Örenyeri görülmesi gereken yerlerden bir diğeri. Kızıl vadi olarak adlandırılan bölge ise özellikle yabancı turistler tarafından yoğun ilgi görüyor.
Vadi gün batımı sırasında kızıl bir renge bürünmekte. Ve ortaya çok güzel bir görüntü çıkıyor. Bu güzelliği daha keyifli hale getirmek için ise lezzetli Kapadokya şarabından yudumlamak yeterli olacaktır. Güneşin batışını Kızıl Vadi’de izliyoruz, geceyi ise merkezde bir kahvede sohbet ve kahkahalarla bitiyoruz.
Ihlara Vadisi
Ihlara vadisi ertesi gün ilk durağımız, Kapadokya’nın görülmeye değer yerlerinden bir tanesi. Melendiz çayı tarafından oluşturulan bu vadi bir kanyon görünümünde. Vadideki kiliselerden Yılanlı Kilise’de 1965 yılında 22 yaşında bir rahibe’nin mumyası bulunarak, Niğde müzesinde sergilenmekte.
Avanos
Kapadokya’daki önemli yerlerden biri de Avanos, Kapadokya’daki son saatlerimizi burada geçiriyoruz. Avanos’daki atölyelerde kilden kaplar yapma geleneği Hititler’den günümüze dek süregelmiş. İlçenin içinden geçen Kızılırmak nehri, içindeki kil yüzünden kızıl renkte. Çömlekler bu kil ile yapılıyor. Bu çömlekler içinde pişirilip sunulan kebaba ise testi kebabı adı veriliyor. Testi kebabı yörenin en lezzetli yemeklerinden.
İki gün Kapadokya için elbette ki az ama İstanbul acımasızca bizi çağırıyor. Dönüş yolunda testi kebabının lezzeti hala dilimizde.
Bu makalemiz gibi daha birçok gezi ve tatil fikiri Gezintide 1 Adam kanalını da ziyaret edebilir ve ilginizi çekiyorsa Kapadokya Seyahat Rehberi isimli yazımızı da okumanızı tavsiye ediyoruz.