Kıyıköy Gezi Turu yazımıza hoş geldiniz. Aslında bu yazı daha çok bizim yol hikayemiz adı altında geçiyor. Olsun sonuçta 2 günde olsa Kıyıköy’ün atmosferini içimizde hissettik. İstanbul’a iki saat mesafedeki Kıyıköy şirin bir sahil kasabası. İki araba dolusu insan düşüyoruz Kıyıköy yollarına, şimdiye kadarki en kalabalık seyahatimiz bu olsa gerek. Bir sağa bir sola dönen dar yolları geride bırakarak Kıyıköy’e varıyoruz. Kasım ayının sonları, turizm sezonu haftalar önce sona ermiş. Sokaklar adeta bize kalmış durumda, on kişilik ekibimiz kolayca dikkat çekiyor.

Kıyıköy Deniz Feneri

Kıyıköy Deniz Feneri
Kıyıköy Deniz Feneri

Güne deniz fenerinden denizi ve balıkçı teknelerinin yanaştığı limanı izleyerek başlıyoruz. Dalgalar kıyıyı döverken, biz ağır ağır yağan yağmurun keyfini çıkarıyoruz. Sakal bırakmak böyle durumlar içindir işte, dalgalar, yağmur, gri hava ve sakal güzel bir kombinasyon oluşturur.

Yazın tatilcilerin deniz keyfi yaptığı sahil şimdi bomboş, tek bir ayak izi dahi yok, ta ki 10 kişi üzerinde koşturmaya başlayana dek.  Sahiller soğuk  zamanlarda gözden uzak, daha sessiz, daha sakin olur, sahillerin asıl keyfi de bu zamanlarda çıkarılır. Uzun uzun dolaşıyoruz sahilde, denize karşı laflamak bünyelere iyi geliyor.

Sonrasında soluğu sahile bakan tepenin üstündeki çay bahçesinde alıyoruz, hava soğuk ama çaylar içimizi ısıtıyor. Sohbete bol bol zaman var. Akşam yemeğinden önce tepenin altındaki kayalıkların içine oyulmuş, bundan yüzyıllar öncesine ait Aya Nikola Manastırı’nı da ziyaret ediyoruz. Manastır ilgisizlikten harap durumda olsa da ilginç detaylar barındırıyor. Akşam yemeği sonrasında otelde vakit geçiriyoruz, otelin tek müşterisi biziz zaten, gece oyunlarla ve kahkahalarla akıp gidiyor.

Kıyıköy Balıkçı Limanı

Kıyıköy Balıkçı Limanı
Kıyıköy Balıkçı Limanı

Sonraki sabah kahvaltıda tekrar biraraya geliyoruz. Balıkçı limanındaki kayalıklarda ve dalgakıran üzerinde uzun uzun denizi seyrediyoruz. Dünün aksine güneşli bir gün, deniz pırıl pırıl, sessizlik huzur veriyor. Biz limanı terkederken balıkçı tekneleri denize açılıyor, onlar için ekmek parası denizin derinliklerinde, aramak, bulmak ve biraz da şans gerek.

Dönüş yoluna henüz çıkmışken Kıyıköy çıkışında bir tali yola sapıyoruz. Kendimizi sonbaharın renkleri içinde buluyoruz, ağaçlardaki yaprakların bir kısmı dökülmüş. Diğerleri ise sıralarını bekliyorlar. Ormanın huzurunu bozan tek şey bizim seslerimiz. Çok fazla vaktimiz yok, zaten orman da seslerimizden yeterince huzursuz olmuş durumda, dönme vakti geldi. Çok değil 2 saat kadar sonra yine trafiğin, karmaşanın içindeyiz. İstanbul bizi özlemiş, en acımasız haliyle karşılıyor bizi, eve varmamız uzun zaman alıyor.

Sizlerde bizimle birlikte Gezi Turlarımıza katılmak istiyorsanız, bizi Gezintide1Adam instagram sayfasından takip etmeyi unutmayın. Kaş Gezi Turu yazımızı buradan okuyabilir, Gezi Turları sayfamıza da buradan ulaşabilirsiniz.